
Afşin Merkez Yayın Grubunu ziyaret eden Murathan Genç’e fırsattan istifade doğduğu,büyüdüğü ve sevdalısı olduğu Büyütatlar Mahallesini sorduk.
Afşin Haber Merkezinin sorularını yanıtlayan Murathan Genç, Büyüktatlar Mahallesini anlattı;
“Büyüktatlar’ı sorduklarında, Büyüktatlar hem bizim geçmişimiz, hem bizim geleceğimiz olarak anlatırız.
Ben bazen sosyal medyada fotoğraflar paylaşıyorum Büyüktatlar’la ilgili. Özellikle köyümüzün giriş yeri var, Çatalkaya. Oradan bir manzarayla Büyüktatlar görülüyor. Benim paylaşımımdaki söz şuydu her zamanki gibi,
“100 tane sevdiğim olsa Büyüktatlar gibisi var mıdır?…”diye. Büyüktatların biz toprağına bağlıyız.Geleceğimiz, geçmişimiz, her şeyimiz, kültürümüz.
21.yüzyılda köy kültürü sona erme zamanına da girse, Büyüktatlar her zaman bizi birbirimize bağlayan, ikili ilişkilerimizde, insan ilişkilerimizi bize her zaman hatırlatan bir yerdir Büyüktatlar. Sevdamızdır Büyüktatlar.
Büyüktatlar bir kültürdür. Her ne kadar da farklı şehirlerde yaşasak da, farklı mesleklerde çalışsak da, farklı işlerimiz olsa da…Bazı hemşerilerimiz gelemiyor kendi köyüne, kendi memleketine. Sosyal medyadan takip edebiliyorlar. Özellikle geçmişinde kendilerinin, büyüklerin yaşadığı yaylalarını, kendi eski evlerini çok merak ediyorlar. Büyük bir özlem duyuyorlar. Benim onlardan tek isteğim şu, kendileri ve çocukları ve gelecek nesillere bu köy kültürünü, bu Büyüktatlar’ın kültürünü unutmamaları, hiçbir zaman kendi kültüründen, toprağından kopmamaları, o nesillere de bu kültürü aşılamalarını istiyorum.
İnsana nerelisin diye sorduklarında, doğduğun yer mi, doyduğun yer mi diye söylerler. Bizim hem doğduğumuz yerler, hem doyduğumuz yerler bu topraklardır. İkincisi de insan sevildiği yerde, kültürüne bağlı olduğu yerde, özlediği yerde kalmak ister. Bir pandemi dönemi yaşadık. Pandemi döneminde çoğu insanlar farklı yerlere göç ettiler. Daha sessiz, sakin hayatı seçenler oldu. Üstüne 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezi depremler yaşadık. Memleketimizdeki insanlar azaldı. Ama yani biz buradan ayrılmak istemedik. Çünkü bizim köklerimizin bağladığı toprak bu topraklardır. Sevildiğimiz, atalarımızın, dedelerimizin kaldığı toprak bu topraklardır. İnsanı biraz da makam, mevki, iş, paradan daha önemlisi toprağı çekiyor. Biz bu topraklardan ayrılamadık. Mevkimiz, işimiz ne olursa olsun bu topraklarda kalıp, bu toprağı sevip, bu toprakları sevdirmek ve bu topraklara hizmet etmek. Bizim amacımız budur.
Eskiden bizim köyler anlatırlardı, işte köyde ne vardır, neler olurdu diye. Benim çok şaşırdığım, çok özlediğim, çok ümrendiğim bazı şeyler de vardır. Köy odalarında birlikte oturup mesela bir konu hakkında şiirler yazılması, türküler söylenmesi, iki ay arasında bir küskünlük varsa bunun barıştırılması. Şimdi ben bir avukat olarak söylüyorum, bazı konular mahkemeye gidiyor. Ama eskiden köyümüzde mesela yani büyüklerin araya girmesiyle iki kabile olsun, iki aile olsun barışabiliyordu. Yani bu kültürü de kaybetmememiz lazım.
Pandemi döneminde evlerden çıkamadık.Şehirlere hapsolduk,şehirlerin kalabalıkları, gürültüsü, üstüne bir de 6 Şubatlı Kahramanmaraş merkezi depremler yaşadık. Bu deprem sadece Kahramanmaraş’a da 11 ile etkilemedi. Büyük şehirlerde de bir deprem korkusu var. Büyük şehirlerde nüfusun fazla olması, insanları tekrar eski topraklarına, doğduğu, büyüdüğü, annesinin, atasının, babasının büyüdüğü topraklara çekiyor. İleride tekrardan üretici bir topluma geçtiğimizde, bir takım sorunlarımızı giderdiğimizde köyler yeniden hareketleneceğini ben düşünüyorum. Tarımsal kalkınmayla birlikte köyler tekrardan insan gücü çekecektir. O şehrin gürültüsünden, o stresli hayat yerine daha sakin, daha doğayla iç içe bir hayat olacağını düşünüyorum. İnsanlar zaten doğayla iç içe olduğunda düşünebiliyor. Şöyle bir söz vardır hatta, büyük şehirlerde havaya baktığımızda yıldızları, gökyüzünde yıldızları tam göremeyiz. O ışıltıyı alamayız. Ancak köyde, kırsalda, benim için Büyüktatlarda o yıldızlar her zaman parlak görünür. Bu alışkanlıklarımızdan, bu köy hayatımızdan da uzak kalmamak lazım. Tekrar köye dönmemiz lazım”