VEFÂTININ 25. SENE-İ DEVRİYESİNDE BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ’İ, RAHMET VE MİNNETLE YÂD EDİYORUZ
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifâde ettiği gibi; “Hayat, ölüm için yazılmış bir kasîdeden başka bir şey değildir.” Ve ölümü anlamlı kılan da, yaşanan hayatın hayra medâr bir ömür olmasıdır.
Başbuğ Aparslan Türkeş’in hayatı da; seksen yılda yazılmış, milyonların zihninde ve gönlünde derin izler bırakmış uzun bir kasîdedir.
Fakire göre bu kasîdedeki beytü’l-kasid ise; Türklük Bedenimiz, İslâmiyet ruhumuzdur, ruhsuz beden ceset olur. ve Ben Türk Milletini; sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye,
rüşvet ve hileyle çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine,
ahlâktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir ekonomiye çağırmıyorum.
Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlâk ve fazîletine, yoksullukla savaşa, adâlette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, hakikat yolu, ALLAH yoluna çağırıyorum. Modern medeniyetin en ön safına geçmek üzere çağlar üzerinden sıçramaya çağırıyorum. Hareketin adını isteyene açıkça îlan ediyorum: Yeniden mâneviyâta dönüş… Hedefimiz Türkiye’yi aç hürler, tok esirler ülkesi yapmamaktır. manifestosudur.
İşte bu dâvete kulak veren, yukarda zikrettiğimiz beytü’l-kasidi serlevhâ eden ve bu minvâl üzre hayâtını şekillendiren ülkücüler, Rahmetli Başbuğun seksen yılda yazdığı kasîdesinin en muazzez mısrâlarındandır.
Her insan fânî, ama hizmetleri ve eserleri bâkîdir. Rahmetli Başbuğ da; Türk fikir hayâtına yaptığı hizmetleri ve en büyük eseri olan Ülkücü Hareketle hayırla ve minnetle yâd edilecek bir liderdir.
Başbuğ Alparslan Türkeş; ülkücü neslin yetişmesinde, Türk milliyetçiliğinin siyâsî aksiyon hâline gelmesinde, millî şuurun ve “Dış Türkler” meselesinin zihinlerde ve gönüllerde kıyâma durmasında büyük emekleri olan Türk Dünyası’nın Başbuğu’dur.
Vefâtının 25. sene-i devriyesinde Alparslan Türkeş Bey’e Yüce Rabbimizden rahmet ve mağfiret niyâz ediyoruz.
Rûhu şâd, kabri nûr, mekânı Cennet olsun.
Emr-i Hak vâki olunca elden bir şey gelmez, ama dilden gelecek olan duâ ve Fâtihâ’dır…
Rûhu için el-Fâtiha…
**
Dr. Mehmet GÜNEŞ
–
ŞİMDİKİ ZAMAN ÇEKİMİNDE BİR MAHKÛMA MEKTUP
12 Eylül sonrası tutuklanan Alparslan Türkeş’e, bütün dâvâ arkadaşlarına ve 12 Eylül cellatları tarafından îdam edilen ülkücü şehitlere ithâfen-
“Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
Azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
Zühre bir aşkı tutturmuş Bâbil’ de kalan
Zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır
Bir Hârût’la Marut bir de ben dinliyorum
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına
Senin namına yıldızları kıskanıyorum.
Kim bilir kaç ışık yılı uzakta
Öfkeyle kollarını çeviriyor yalancı fecir
Îmanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
Ve Taksim gazinolarında trahomlu şâirler
Mısrâ arıyorlar masaların altında
Kanını içiyorlar bilmeden ‘Cennet atları’nın
Ben yurdumun en sert tütününden bir sigara sarıyorum
Dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
Ne kadar ürkek ceylan varsa Asya çöllerinde
Domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
Başlıyorlar koşmaya kılcal damarlarımda
Sıcak solukları yalarken alnımı
Toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda.
Sana bu mektubu evimin balkonunda yazıyorum
Sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne
Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
Ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerinde
Bir yerinde demirden dağlar eriyor
Atlas yelkenli gemileri unutmuş birkaç levent
Viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyor
İstediğin o seccadeyi hemen gönderiyorum
Üstünde Kâbe resmi ve anamın duâları var
Ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum.
Yine biliyorsun ki , Sevmedim ülküden başkasını
Başı dumanlı dağları, dolunayı, ufukları
Bir de Çankaya yokuşunda rüzgara tutulmuş saçlarını
Önce Allah, sonra genlerim şahit.
Sevgimi üçbin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
Elleri fâhişelerin karanlık saçlarında
Benim kalemimden kan değil süt damlıyor
Geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
Bir de seni çok seviyorum…”
*
DILÂVER CEBECİ