” ( Bazıları) gayba taş atarak ( tahmin yürüterek) ” ( Onlar) üç kişidir; dördüncüleri köpekleridir.” derler. ( Bazıları) ” Onlar) beş kişidir; altıncıları köpekleridir.” derler. ( Kimileri de) ” Onlar) yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir.” derler. De ki: “Onların sayılarını Rabbim gayet iyi bilendir.” onları sadece az kişi bilirdi. Öyle ise onlar hakkında delillerin apaçık olması dışında bir tartışmaya girme ve onlar hakkında ( konuşan) kişilerin hiç birinden soru sorma!” ( Kehf sûresi, âyet 22)
Malum olduğu üzere, Kur’an’ı Kerim’in 18 sekizinci suresi olan Kehf sûresini 27 nci ayeti kerimesine kadar tetkik ettiğimiz zaman görmüş oluruz ki karşımıza Dekyanus yurdunda geçen iman erlerinin, gönül elçilerinin , Ashab-ı Kehf yarenlerinin aziz hayatları karşımıza çıkmaktadır.
Yeryüzünde 33 yerde isimleri ve mekanları geçtiği iddia edilen Ashab-ı Kehf erlerinin asıl yurtlarının eğlendikleri yerin, saklandıkları mağaranın Afşin İlçesinde olduğu tüm müfessirlerce bilinen bir vakıadır.
Bu noktadan hareketle, şunu arzetmiş bulunuyorum: Böylesi bir kutlu ve mutlu mekanın tanıtımını kim üstlenmiş ise, kimler ülkemiz insanlarına, kim tanımak, bilmek, aşina olmak için bu diyarlara teşrif ediyorsa, onlara kimler mihmandarlık yapıyorsa, yol gösteriyorsa, tanınmasına, tanıtımına yardımcı olunuyorsa, onları seviyor, yürekten alkışlıyorum.
Dolayısıyla, Afşin Ashab-ı Kehf Gönül Elçilerini sevmemiz, onları tek tek tebrik ve tebcil etmemiz bir zorunluluktur. Bu mes’eleye dilbeste olmak, gönül vermek, zaman harcamak hangi baba yiğidin harcı olabilir ki?
Ömürlerini bu kutlu tanıtıma harcayanlar, tanınması, bilinmesi için gönül erleri olmuş , böylesi erleri yürekten, kalbi olarak selamlamamak mümkün müdür?
Başta, gönül elçilerinin liderleri mesabesinde bulunan Hüseyin Bozkurt kardeşimizi, sesiyle, soluğu ile, yayınları ile katkıda bulunan Halil Demir kardeşimizi, hemşehrim Salih yıldırım ve diğer hasbi dostlarımızı selamlamadan geçmem mümkün değildir. Hepsine bol bol selam ve mehabbetim olsun, dualarını bekliyorum.
Keşke, Afşin insanları olarak, her eli kalem tutan kardeşin böylesi bir tanıtım, tanıtma, bildirme, öğretme görevine soyunanlar, Ashab-ı Kehf Mekan ve makamını daha mümtaz bir yere getirmiş olsalardı daha güzel, daha çok alkışlanacak, manevi haz duyulacak bir yer olmazmı idi?
Ellerinde asaları, dillerinde tekbir, gönüllerinde Ashab-ı Kehf aşkı ile, gönül elçilerinin mahal mahal, İlçe ilçe , İl il dolaşmaları tebrik edilecek, alkışlanacak, medarı iftihar edilecek bir haslet değil midir acaba?
Hüseyin Bozkurt hocanın deruhte etmiş olduğu Afşin Ashab-ı Kehf Gönül Elçilerinin yürüyüşlerine, tanıtımlarına, ritüellerine bölge sakinleri olarak ihtiyacımız bulunmaktadır. Şu ayeti kerimeye nazar edelim:
” Kendileri uykuda oldukları hâlde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çeviyorduk. Köpekleri de ( mağaranın) girişinde ön ayaklarını uzatmıştı. Onları görüp bilseydin dönüp onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.” ( Kehf sûresi, âyet 18)
Hakikaten onların sağa sola çevrilmelerinin gerekçesi, hep bir tarafta yatmalarının çürümeye neden olmasını engellemek olabilir. Mağaradakilerin bu durumundan anlaşılabilecek şey, sebeplere sarılmanın insan olmanın gereği olduğudur.
Olayın mucizevî yönü bir tarafa, insanlar herhangi bir işte ellerinden geleni yapmalı, sebeplere sarılmalı, varsa alınacak önlemler onları mutlaka almalıdırlar. Mucizevî bir olayda bile olağan sebeplere sarılmak tedbirli olmanın bir gereğidir.
Dolayısıyla, Hicrî takvime göre 309 yıl uyuyan, hak davasının kahramanlarını anmamak, onlarla hemdem olmamak mümkün müdür? Mübarek gün ve gecelerde, aynı makamda cemaat halinde toplanmak, tazarruda bulunmak, ellerin duaya açılması, gönülden yapılan duaların geri çevrilmesi gayri kabildir.
Netice olarak;
Afşin Ashab-ı Kehf gönül elçilerini canü gönülden alkışyor, kalbî olarak onları teker teker kutluyorum. Çünkü, yapmış oldukları meşguliyet, çaba, gayret, öz veri, zamandan tasarruf gereken bir konudur.
Ne demek, İl İl gezmeler, yapılan merasimlere, toplantılara katılmak, Afşin Ashab-ı Kehf mekan ve makamının sesi, soluğu olmak, bir nebzecikde olsa makamın tanıtımına bir katkıda bulunmak, bu yolda uğraş verenleri alkışlamamak mümkün değildir.
Binaenaleyh, zaman zaman Afşin Ashab-ı Kehf mevzuunu, Halil Demir beyin sitesinde işlemeye, yazmağa fırsatım olduğunda söz konusu gönül elçilerini anlatmayı, uğraşlarından bahsetmeyi bir gönül borcu olarak telakki ediyorum.
Aslında, makama karşı yapmış olduğumuz bu hizmetler, çok çok az ve yetersiz olacaktır. Çünkü, Aziz kitabımız Kur’an’ı Kerimde başlı başına bir sure ile şereflendirilmiş bu yarenleri , Ashab-ı Kehf erlerini bir makale ile, bir konferans ile anlatmamız, tanıtmamız yeterli olmayacaktır.
Çünkü, Ashab-ı Kehf gibi bir makam Afşin’li ve sair İl ve İlçe insanından veya tüm ülkemiz fertlerinden büyük bir hizmet beklemektedir. Tanıtım, basın-yayın yoluyla, Televizyon ekranlarıyla, kitap ve broşürlerle, vaaz, hutbe ve konferanslarla bizlerden tanıtım, anlatma yollarıyla hizmet beklemektedir.
Son sözler olarak, Afşin Ashab-ı Kehf gönül elçilerini tebrik ve taltif eder, tamamının adına başkan Hüseyin Bozkurt kardeşimi kutlar, yayın yoluyla hizmete katkıda bulunan Halil Demir kardeşimi de sevgi ve saygı ile selamlarım.. Selam ve dua ile…
*
Şerafettin Özdemir