
İnsanlığa, insanlara faydalı olmak ne demektir? Düşenin, düşkünün elinden tutulmazsa yaşanan dünyanın hali, pür melali ne olacaktır? Bir tarafta neşesinden, keyfinden dolayı zıbaran insanlık hüküm sürerken, diğer taraftan ezilen, sömürülen, yokluk ve yoksulluk içerisinde çırpınan insanlık neyin nesidir?
Kimse kimseyi duymazsa derdinden gamından,. sıkıntısından haberdar olmaz veya duymaz ise, böylesi bir insanlığa nasıl kahır etmeyelim? Kimi insanlar vardır ki, yokluktan dolayı çöp kutularını deşelemede, kimi insanlar hastane köşelerinde ilaç bi -ilaç ömür tüketmektedir!.. Kimi insanlar ” Kader kurbanı” olarak zindanlara düşmüş, ne gelenleri var, nede soranları bulunmaktadır?
Oğlunu evlendirecek, kızına cehiz alacak maddi imkanı yoktur.. Evlatlarını okutacak, defter kitap alacak maddi imkanları bulunmuyor!.. Kimi vurdum duymaz merhametsiz kodamanlar evlatlarını Londra’da, Newyork’ta, Paris’te okuturken, bizim gariban insanların oğulları, kızları da kimsesizler yurdunda, Leyl-i Kur’an Kurslarında okumaktadır.
Sahi, siz hiç duydunuz mu zenginlerin, kodamanların çocuklarının İHL. Okullarında, İlahiyatlarda tedrisat yaptığını? Bendeniz bu yaşıma binaen görmedim, duymadım, bilmiyorum!.. Sorsanız zengin çocuklarına: ” Ben cenaze yıkamak için tahsil yapmam” cevabı alınacaktır!.
Tabii ki, sol fraksiyon cüceleri söz konusu din okullarını kabul etmezler, illa da sol yumrukları havada olan , LGBT’ci bir türedi nesil isterler!.. Sarhoşluğun, mayahoşluğun, içki müptelası, sigara, kokain, esrar, eroin ve kumar tutkunu sarhoş bir nesil!..
Hal böyle iken, “insanlara faydası olmayanı ölülerden say gitsin!” sözü, hayatımızın her anında yaşanmaktadır.. Vurdum duymaz, hissiz,. ilgisiz ve ne için yaratılmış olduğunu bilmeyen insanlar!..Mahallesinde, köyünde fakrü zaruret içerisinde çırpınan, hasta, kör, topal, fakir, garip, biçare insanlar ömür tüketirken, bizim vurdum duymaz insanlar keyiflerinden, zevklerinden göbekleri çatlamış, patlamış durumdadır.
Böylesi tipler, kimseler, sahabe-i kiramın açlıktan karınlarına taş bağlayarak yaşadıklarını hikaye, boş anlatım sanmaktadırlar.. Anlat anlat zaman geçsin, kaprisli bireylerin zamanı boşa geçmemiş olsun!.. Böyle bir mantık, söylüyorum, doğru bir mantık mıdır?
Oysa, geceleri dertten, ızdıraptan, fakirin, açın, kimsesizini halini düşünmekten sokakları arşınlayan büyük Ömer’i (ra) düşünmeliyiz? Selman ibn-i İslam’ı düşünmeliyiz!..Günümüz dünyasının solculuk oynayan dünya perestlerinin sol ve solculuk adına ” Ebu Zerri Gifari hazretlerine” sahip çıktıklarını düşünmeliyiz? Halbu ki, salonlarında içerek, zıbararak cirit atmak Ebu Zerri Gifaricilik değil,. olsa olsa dünyaya pereştij etme veya diğer adıyla ” salon züppeliği” değil midir?
Ebu Zerri Gifari (ra), Şam vilayetine sürgün edilir. Şam Valisi Muaviye’ye bir mektupla bildirilir. Muaviye, Ebu Zerri Gifari’yi imtihan etmek için, bir kese içerisinde bin tane altun gönderir… Düşünür ve derki, Ebu Zer davasında samimi veya nefsine düşkün birisi midir? Altunlar, Hz. Ebu Zer’in eline geçer geçmez, ayağının altına taş girmiştir!..Sanki, bin altun, kor ateş olmuş elini, kalbini yakmaktadır!.. Düşünür ve derhal, bin altunu sabaha kadar garip gurebaya dağıtır!.. Vali Muaviye, sabah olunca altunları geri istetir!..Ama, Muaviye’nin postası saraya eli boş döner!..
Sözün burasında, yazıma serlevha yapmış olduğum başlığa geri dönecek olursam, ” İNSANLARA FAYDASI OLMAYANI ÖLÜLERDEN SAY GİTSİN!” gerçeği tam yerine oturmuş bulunmaktadır.. Ağlayanla ağlamayan, dert ve kederi paylaşmayan, garip gurebanın iniltisinden zevklenen vurdum duymazlara ne demeliyiz?!..
Netice olarak;
Çok çok düşünmeliyiz!.. Dertliyi dertlinin halini düşünmeliyiz!.. Bilhassa, bölge olarak on bir vilayetin taş taş üstünde kalmadığını, insanların viranelerin yasçısı durumuna düştüğünü düşünmeliyiz!..
Diğer taraftan, bu kadar harabenin arasında, yapılan yardımların hortumlandığını, depo depo istif edildiğini, kurumları, kuruluşları ve fertleri düşünmeliyiz!.. Zelzele faciasından medet(!) bekleyenleri düşünmeliyiz!.. ” Bir daha deprem olsaydı, iyice zengin olurduk” (!). diye sayıklayan aç gözleri, doymazları insandan saymak mümkün müdür?
Daha dün, haberlerde dinledim!.. Bir Belediye deposunda istif edilmiş, bekletilen yardım kolileri midemizi bulandırmıştır!.. Demek ki, bunları insandan, insanlıktan saymamız mümkün değildir!.. Ve diyoruz ki, ” İnsanlara faydası olmayanı ölülerden say gitsin” muhteşem sözünü bir kere daha tekrar ediyoruz!.. Selam ve dua ile…
*
Şerafettin Özdemir