” Siz ey iman edenler! Oruç tıpkı sizden öncekilere olduğu gibi size de yazıldı; belki bu sayede takvâya erersiniz.”  ( Bakara sûresi, âyet 183)

     ” Yani: ” farz kılındı”. Zımnen: insanın ve insanlığın çağları aşan yazgısı kılındı. Bu âyet, İslâmî hükümlerin zamanlar ve zeminler üstünlüğüne dikkat çekmekte ve tüm semavi şeriatların ortak noktalarından birinin de oruç olduğunu ortaya koymaktadır. Oruç insanlığa açılmış ilâhî bir kredidir. Bu yüzden oruç tutan bir mü’min, insanlıkla yaşıt bir kervana dahil olmuştur.

     Bu cümle orucun gerekçesini teşkil eder. Zira oruç aç kalmak değil, ruhu beslemektir. Oruç tutmak kendini tutmaktır. Oruçla başını dik tutmak, imanını diri tutmaktır. ” ( Kur’an Meali)

      Hamdü sena olsun ki, önümüzdeki Çarşamba akşamında teravih namazı kılacak, gecesinde sahura kalkmış olacağız!.. Rabbimiz!.. Yaklaşmakta olan Ramazan gün ve gecelerini mübarek, doya doya yaşamak, bu ayda daha çok  Kur’an’la bütünleşmek, okumak anlamak ve emirlerini yaşamak nasip eylesin!..

     Ne acı ki, ülke olarak, millet olarak 2023 yılı Ramazan ayını içimiz burkularak, acılar içerisinde kıvranarak yaşamış olacağız. Gönlümüz, kalbimiz mutmain olarak bir Ramazan ayı yaşayamayacağız. Çünkü,

     Başta İlçemiz Afşin olarak, Elbistan ve K. Maraş’ta ve çevre İl ve İlçelerde  deprem sebebiyle binlerce masum insanları toprağın kara bağrına vermiş olduk. Kimisi çocuk, kimisi genç, kimileri de kız ve kızandı. Onun içindir ki,

     Oruç, Kur’an’ın doğum kutlamasıdır. İşte içerisinde Kur’an o gece nâzil olduğu için ” bin aydan daha hayırlı” olan Kadir/ kader/ ölçü gecesini barındıran Ramazan ayını değerli kılan da buydu.

     Bu silsileyi izlersek: Ramazan’a hürmet Kur’an’a hürmettir. Ramazan ayına hürmetin ölçüsü ise onu oruçlu geçirmektir. Çünkü o insanlığa rehber olan ve hakkı bâtıldan ayıran vahyi elinden vahyi elinden tutarak insanlığa sunmuştur. Ramazan  ayı, kutsallığını Kur’an ayı oluşundan alır.

     Tüm zamanlar mübarek olduğu gibi, bilhassa bu mübarek zaman diliminde daha çok dua edeceğiz. Ölmüşlerimize dua edeceğiz, onların mahşerde kurtuluşu için, başta Rasulullah (sav) ve tüm peygamberlerle şehidlerle, salihlerle, ehli iman ile saf saf olması için bol bol dua edeceğiz.

     Çünkü, dua  kalbin Allah’la konuşmasıdır.Allah Rasulü (sav)’de duanın önemini şöyle izah eder: ” Allah katında duadan daha üstün bir insan davranışı yoktur.” ( Tirmizi, De’avat 1).

     Bu kadar büyük ve ölümsüz bir hakikati bu denli sade ve yalın bir dille anlamak ancak kelam-ı ilâhiye mahsus bir özellik olsa gerektir. Dolayısıyla,

       2023 yılı Ramazan ayını dolu dolu yaşayacağız. Ellerimiz duada, gönüllerimiz inilti sahibi insanlarla bir ve beraber olacaktır. Ezilenlerin hallerini anlayacağız, çadırlarda, evlerden dışarıda yaşamakta olan mazlumların hallerini anlayıp, onlar kadar üzülüp, onlar kadar eziklik içerisinde olacağız.

       Görkemli iftar ve sahur sofralarından ziyade, gariban olmuş, evleri yıkılmış, evsiz kalmış garip ve gurebaların hal ve ahvallerini kendimize dert bileceğiz. Onlar ne kadar mutlu ise, bizlerde o kadar mutlu olmak zorundayız.

     Azla yetinip, görkemli iftar sofralarına bu yıl ” kısıtlama” getirmiş olacağız. Her yıl Ramazan aylarında adet edindiğimiz mevlid proğramlarına kısıtlama getirip, böylesi proğramlarımızı depremzedelere ulaştırmış olacağız. Çünkü, zamanımız zor günlerin, dar günlerin tezahür ettiği günler olduğu için ” fuzuli” proğramlarımızı sonlandırmış olacağız.

        Camilerimizde, evlerimizde aşkla ve şevkle devam ettirdiğimiz ” Hatim/Mukabele” tatbikatlarımız, anlaşılarak, içeriğine nüfuz edilerek uygulanmalıdır. Yoksa, anlamadan, bilmeden,içeriğine vukufiyet hasıl etmeden okumuş olduğumuz aziz Kur’an’ı anlayarak, emirlerini yaşayacağız. Şairin dediği gibi:

     ” Hoştur bana senden gelen

       Ya gonca gül yahut diken

       Ya hilâtû yahut kefen 

       Lütfun da hoş kahrın da hoş” 

                      …..

      Bilindiği üzere, yüce Rabbimiz, büyük nasipleri büyük zorlukların ardına gizler. En büyük nasip ise şüphesiz ki Allah’ın cemali, yakınlığı ve rızasıdır. Hal böyle iken,bizlere düşen, büyük nasibe ermek, ulaşmak için en zor ve en çetin engelleri, zorlukları aşmamız ve en sarp geçitleri geçmemiz gerekiyor.

      Yüce Allah’ın yolunda fedâ-i can etmemiz gerekiyor. Diyeceksiniz ki, tüm bu zorluklar nasıl olur? Tabii ki, onun yolunda, Rasul’ün izini takip etmekle olur. Tıpkı Sahabe-i kiramın yaşadığı gibi yaşamakla olur.

     ” Allah şahittir ki O’ndan başka ilâh yoktur; melekler de, adaleti şiar edinen ilim adamları da ( şahittirler ki) O’ndan başka ilâh yoktur; O her işinde mükemmel olandır, her hükmünde tam isabet edendir.” ( Âl-i imran sûresi, âyet 18)

     Binaenaleyh, malumdur ki, insanlık, tarih boyunca bu tür zorluklarla karşılaşmış, sel, deprem ve benzeri doğal afetlere muhatap olmuştur. Hal böyle iken, ” bunda da vardır bir hikmet var ” düşüncesiyle hareket ederek, söz konusu zorlukların üstesinden geleceğiz.

     Netice ve sonuç olarak;

      Yaklaşmakta olan Ramazan günlerini bir fırsat bilerek, gönüllerimizi, kalplerimizi ve kapılarımızı ihtiyaç sahibi insanlar açmalıyız. İbn-i Ömer’den rivayet edilen bir hadiste, Rasul-i Ekrem’e: ” Allah nerededir, yerde, yoksa gökte midir?” diye soruldu. Peygamber (sav): ” Mümin kullarının kalbindedir” diye cevap verildi.

      Onun içindir ki, , Ramazan gecelerinde, her geceyi kadir bilip, öylece hareket etmeliyiz. Daralan, sıkılan gönülleri açacak, bunalmış bunalan insanlara geniş âlemleri yürümeyi göstererk, yardımcı olarak ufuklar açmalıyız.

      Ve diyeceğiz ki, ” Rabbim, benim göğsüme genişlik ver ” ( Tâhâ sûresi, âyet 9) ‘da buyurulduğu gibi, evlerimiz yıkılmış bile olsa, yakınlarımızı kaybetmiş bile olsak, haneler, hanümanlar viran bile olsa, gönlümüzü Kur’an’a, Kur’anî emirlere açacağız. Açmalıyız ki, darlıklar dağılsın, zorlukların yerini kolaylıklar almış olsun.

       Çünkü, devlet bizimle, Müslümanlar bizimle, varlık sahibi gönlü genişler bizimle, melekler bizimle, sahabe-i kiramın ruhaniyetleri bizimle beraber olmaktadır.

     Şu mübarek Ramazan günlerinde, ağlayanla birlik olup ağlamasını, derdi olanın derdini anlamalı ve bilmeliyiz. Bilmeliyiz ki, azaba düçar olmuş Müslümanlar da yalnız olmadıklarını bilsinler, bir elin, bir gözün kendileri ile beraber olduğunu bilsinler. Hastane kapılarında, kapıları beklemesinler, her an, her dem ızdıraplar ve sevinçler bir olsun.

     Rabbimiz!.. Bu aziz millete, hayırlı ve hayri gelecekler lütfetsin!.. Mübarek Ramazanlar bahşeylesin!.. Selam ve dua ile…

*

     Şerafettin Özdemir