
Eğitim İş Sendikası Genel Merkezi tarafından alınan kararla Ülke genelinde Eğitim İş Sendikası üyesi Öğretmenler İş bırakma eyleminde bulundu. İlçemiz Afşin’de de Öğretmenler 1 günlük iş bıraktı.
Büyük önder Atatürk’ün eğitimi, kalkınmayı, sosyal ve ekonomik ilerlemeyi birbirinden ayırmadan var ettiği Türkiye, daha gencecik bir Cumhuriyet iken bile Avrupa ülkelerine parmak ısırtırken, şimdi tepetaklak haldeki ekonomisiyle, Dünya Sefalet Endeksi’nde 156 ülke içinde 21. sırada yer almıştır diyen Eğitim İş Sendikası Afşin İlçe Temsilcisi Osman Akkaya, Öğretmenlerimizin mevcut ekonomik tabloya göre rahat bir hayat sürebilmesi için %100 Zam istiyoruz dedi.
Afşin Merkez Yayın Grubunu ziyaret eden Eğitim İş Afşin İlçe Temsilcisi Osman Akkaya ve Sendika üyeleri Yaşar Kaynak,Mehmet Can Salt ve Mehmet Melih Yaşar Eğitim İş Sendikası olarak bu talebimizi duyurmak için Ülke genelinde olduğu gibi İlçemiz Afşin’de de 1 günlük iş bırakma eyleminde bulunduklarını belirtti.
Bir de Basın açıklaması yapan Eğitim İş Sendikası Afşin İlçe Temsilcisi Osman Akkaya, açıklamasında şunları söyledi;
KISIK SESLE SARAYLARDAN DEĞİL GÜR SESİMİZLE ALANLARDAN HAYKIRIYORUZ
AKP iktidarı ekonomik krizin yükünü tamamen emekçilerin sırtına yıkan, gelir adaletsizliğini derinleştiren ve yoksullaşmayı artıran politikalar yürütmeye devam etmektedir.
Ağustos 2021’de yandaş sendikayla imzalanan sözde toplu sözleşme ile kamu emekçilerinin ve emeklilerin geleceğine el konulmuş, adeta sefalete mahkum edilmiştir.
Hükümetin oluşturduğu bütçe ve cari açığın bedeli milyonlarca emekçiye KDV ve ÖTV olarak dönmüş ve çarşıda pazarda kendini göstermiştir. 2022 bütçesinden; memura, dar gelirliye, esnafa, çiftçiye, emekliye, işçiye; vergi, zam, açlık ve yoksulluk çıkmıştır.
Türk Lirası hızla değer kaybederken kurdaki dalgalanmalar biz emekçilerin belini iyice bükmüştür.
Bu karanlık ekonomik tablo karşısında, aylardır meydanlarda çağrıda bulunuyoruz. “Zam, Kriz, Yoksulluk; Tükeniyoruz!” diyerek peş peşe yapılan zamları, yaşadığımız ekonomik kriz ve derin yoksulluğu haykırıp, siyasi iktidarı önlemler almaya çağırıyoruz.
Ancak tüm bu çağrılarımıza ve taleplerimize yanıt verilmediği gibi her gün biraz daha yoksullaşıyoruz, emeğimiz ucuzluyor.
İnsan onuruna yaraşır bir yaşam daha da imkansız hale gelmişken, AKP iktidarı sadece yandaşların özgür ve refah içinde olduğu bir ülke yaratmıştır.
Devletin fabrikalarını yıllar içinde bir bir elden çıkaran, tarımı emperyalistlerin ambargolarıyla baş başa bırakan, sanayiyi teşvikten yandaşı kalkındırmayı anlayan iktidar, 20 yıl içerisinde üretmeden tüketen, birçok mal ve hizmeti dışarıdan almak zorunda olan bir ülke yaratmıştır. Ülkedeki işsizlik oranı ise tavan yapmış, işsiz sayısı 7 milyon 870 bin kişiye ulaşmıştır.
Büyük önder Atatürk’ün eğitimi, kalkınmayı, sosyal ve ekonomik ilerlemeyi birbirinden ayırmadan var ettiği Türkiye, daha gencecik bir Cumhuriyet iken bile Avrupa ülkelerine parmak ısırtırken, şimdi tepetaklak haldeki ekonomisiyle, Dünya Sefalet Endeksi’nde 156 ülke içinde 21. sırada yer almıştır.
İktidarın asgari ücrete yaptığı zam da boş çıkmıştır. Marketlerdeki fiyatlar, yeni vergi zamlarıyla birlikte asgari ücretin zamlı hali bile geçen sene aynı ayda sahip olduğu alım gücünden çok aşağıda kalmış, zam şimdiden erimiştir. Bu erimeyi çeyrek altınla, dolarla anlatma safhasını çoktan geçtik: Geçen yıl maaşıyla 7000 yumurta alabilen asgari ücretli şimdi ancak 3.700 yumurta alabilmektedir.
Zengini daha zengin, emekçileri ise daha yoksul hale getiren bu eziyetten, eğitim emekçileri de payını en ağır biçimde almıştır. Sözde toplu sözleşme görüşmelerinde kamu çalışanlarına reva görülen 2 yıllık zamlar yıl bitmeden erimiş, enflasyon ve artan vergi dilimi ile kamu emekçisinin alım gücü yerle bir edilmiştir. Eğitim emekçileri, daha ayın başında ayın sonunu kara kara düşünür hale gelmiştir.
Üstelik bu tablo daha da ağırlaşıyor. TÜİK ezbere bildiğimiz yalanları söyleyedursun, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’in Aralık ayı araştırmasına göre; dört kişilik bir ailenin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşayabilmesi için yapması gereken zorunlu harcamaları gösteren yoksulluk sınırı 13 bin 598 liraya, açlık sınırı ise 4 bin 652 liraya yükselmiştir. 1 yılda tüketilmesi zorunlu olan tüm gıda maddelerine yüzde 100’ü aşan oranlarda zam gelmiştir. Gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 2 bin 6 lira artmıştır.
Peki bu şartlar altında fedakarca çalışan yaşamaya çalışan biz eğitim emekçilerinin payına ne düşüyor:
-Tiyatrodan ibaret olan toplu sözleşme görüşmelerinden gelen trajikomik ücret zamları ve peşi sıra gelen sefalet.
-Liyakatsizce atanmış yöneticilerin hadsizlikleri; azar, keyfi disiplin cezaları, mobbing, sürgünler…
-Kadrolu, sözleşmeli, ücretli adı altında kategori