41 YIL ÖNCE, 41 YAŞINDA; URGANLI ŞAFAKLARDAN NURLU BASAMAKLARA YÜRÜYÜP UÇMAĞA VARAN VE KERKÜK’TE DALGALANAN BİR BAYRAK:
ŞEHİT NEJDET KOÇAK
*
“O erler ki, gönül fezâsındalar,
Toprakta sürünme ezâsındalar.
Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizâsındalar.
Bir an yabancıya kaysa gözleri,
Bir ömür gözyaşı cezâsındalar.
İçine nefs sızan ibâdetlerin
Bir biri ardında kazâsındalar.
Ne Cennet tasası, ne de Cehennem,
Sadece Allah’ın rızasındalar.”
*
NECİP FÂZIL KISAKÜREK
16 Ocak 1980 günü Kerkük’te îdâm edilen ve 41 yaşında şehadet şerbetini içen NEJDET KOÇAK; “Bütün bir ömrü bir cephedeymiş gibi yaşayan”; Allah, vatan ve bayrak sevdâsını her dem yüreğinde taşıyan, Türk-İslâm mefkûresini ve mücâdelesini bayraklaştıran, tanıyan herkesin ittifak ettiği üzere ve kelimenin kâmil mânâsıyla; zarif bir gönül adamı, gerçek bir cesâret âbidesi, yüksek îman, irfan ferâset, ferâgat ve fedâkârlık şahikası: diye tesmiye olunan ve her hücresi Kâlu Belâ’dan beri Türk oğlu Türk olan gerçek bir ülkü deviydi…
Ahlâk, karakter ve fazîlet timsâli, Irak Türkmenlerinin sembol ismi ve bir liderde bulunması gereken bütün vasıflara sâhip bir alperen olan Doç. Dr. NEJDET KOÇAK; “İnanmış bir kişinin aşamayacağı engel, ulaşamayacağı hedef yoktur” diyen ve söylediği bu sözü diline tespih etmeyip, hayâtıyla çeken tâvizsiz bir ideâlist ve “Allah rızâsı için yapılmayan milliyetçilikte samimiyet aramayın” diyen örnek bir Türk milliyetçisiydi…
Bundan 41 yıl önce, -Enver Paşa gibi- 41 yaşında Kerkük’te “Türk olduğunu her zeminde beyan ettiği, Türkçe konuştuğu ve Türkmenleri bir araya getirerek Türklük şuçu işlediği için (?) îdam cezâsına çarptırılan ve kadim ülkücülerin yüreğine tarifsiz bir acı, firkat ve çaresizlik âteşi düşüren “Şehîd-i Âlâ” NEJDET KOÇAK; 7 Nisan 1939’da Kerkük’te doğmuştur.
NEJDET KOÇAK; ilk, orta ve lise tahsilini Kerkük’te tamamlarken Irak Türkmenlerinin önde gelen isimlerinde Ata Hayrullah’ın rahle-i tedrisinde yetişmiş, Irak’ta 14-16 Temmuz 1959 tarihinde vukû bulan üç gün üç gece süren insanlık dışı akıl almaz işkencelerin yapıldığı Kerkük katliamını bizzat yaşamış ve Allah(c.c.)’tan başka hâmisi olmayan Irak Türkmenlerine ve Kerkük dâvâsına o günden beri kendisini adamış çok yiğit bir mücâdele adamıdır.
NEJDET KOÇAK; üniversite öğrenimini Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Makina bölümünde yaptığı gibi, yüksek lisans ve doktora eğitimini de Türkiye’de tamamlamıştır. Bilâhare Irak’a dönmüş, doçent olarak Bağdat Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmış, Irak Türkmenlerinin meselelerini sâhiplendiği gibi, Kerkük dâvâsının da en büyük savunucusu ve bayrak ismi olmuştur.
Kerkük’ün aziz evlâdı olan ve yeri hâlâ doldurulamayan NEJDET KOÇAK; bir ömür Türk milliyetçiliği dâvâsının peşinden gitmiş; inancı, îmanı, millî şuuru, vakur duruşu, dünya meselelerine vukûfiyeti, Turan ülküsüne, Türk kültürüne ve Kerkük dâvâsına bağlılığıyla, ilmiyle âmil olan bilgeliğiyle, tebliğini hayatıyla temsil eden mümtaz şahsiyetiyle; örnek ahlâkı, zarâfeti, güler yüzü, gönül zenginliği ve ruh güzelliğiyle kalplerde taht kurmuş, ülküsü uğrunda her türlü çileyi cana minnet bilmiş ve kadim Ülkücüler tarafından da hiç unutulmamıştır.
İşte bu gün; Türk olmaktan başka hiç bir suçu olmadığı hâlde hakkında îdam cezâsı verilen ve rahmet-i Rahmân’a vuslat için urganlı şafaklardan nurlu basamaklara kâmil bir îman ile yürüyen bu güzel insanın şehâdetinin 41. sene-i devriyesidir.
16 Ocak 1980 günü, bir Kerkük hoyratının;
“Bu alma dört olaydı
Karnıma dert olaydı
Boynumu vuran cellat
Keşke bir mert olaydı”
diye ifâde ettiği gibi, Ebû Cehil vahşetinin ve Ebü Leheb hiddetinin varisi olan Türk düşmanı Saddam Hüseyin’in emri ile “Türkçe konuştukları” (?) ve “Türklük suçu” (?) işledikleri çin NEJDET KOÇAK’la birlikte Albay Abdullah Abdurrahman, Dr. Rıza Demirci, Halit Akkoyunlu ve Âdil Şerif de îdam edilmiştir.
İşlediği “bu büyük suç” (!) sebebiyle hakkında kovuşturma açılan NEJDET KOÇAK 22 Mart 1979 tarihinde gözaltına alınmış, on aylık tutukluluk süresindeki ilk ve son görüşmesinde eşine ve Türkmen kardeşlerine şu konuşmayı yaparak vedâ etmiştir:
“Arkadaşlar, ağaç budandıkça güverir. Sizden ricam dâvâyı bırakmayın, sürdürmeye devam edin. Şunu bilin ki bütün korkunç ve dayanılmaz işkencelere rağmen kimsenin adını vermedik. Bize karanlık odalarda bizzat kendilerinin düzenlediği listeyi imzâlatmak istediler, imzâlamadık. Zâten bildikleri bir şey de yok. Ben şu anda her zamankinden daha çok huzurluyum. Allah’ımın huzûruna gönül rahatlığıyla çıkıyorum. Bayrağı sizlere teslim ediyorum, bu bayrağı şerefle taşıyacağınızdan eminin. Doğruluktan ve Allah yolundan aslâ ayrılmayın. Allah’a emânet olun…”
Ve bu vedâ konuşmasından bir kaç saat sonra üç kader arkadaşı “Sonsuzluğun Sahibi’ne” vuslat için îdam sehpasından Hakk’a yürüyerek uçmağa varmıştır.
Kerkük meşhedinde kıyâmete kadar dalgalanacak bir turkuaz bayrak olan NEJDET KOÇAK’ın şehâdetinin ardından, onu îdama mahkum eden Katil Saddam, bu yiğit Türkmen liderin nâşından bile korkmuş ve şehidimizin cenâzesi Irak Gizli Servisi’nin gözetiminde, Kerkük Türklerinin katılımı zorla engellenerek gizlice defnedilmiştir.
Bu hâli dizelere döken şâir Salah Nevres de şiir diliyle şunları söylemiştir:
“Yolcu edemedik, yası yasaktı,
Saygı duruşuna gizlice durduk…
İnce boynumuzu sessizce burduk,
En sıcak yaşımız ardından aktı…”
Türk milletini sevmenin bedelini hayâtıyla ödeyen; Kıble yürekli, Hilâl bakışlı, Gül gönüllü, Turan düşünceli güzel insanlardan birisi olan ve Kur’ân ahlâkını derin bir tevekkülle yaşayan Şehit NEJDET KOÇAK Ağabeyimizi ve cümle şehitlerimizi hürmet, minnet ve rahmetle yâd ediyor, ruhları şâd, mekânları Cennet, makamları âlî olsun diyoruz…
Hatm-ı kelâmımızı da bir dörtlükle yapıyoruz:
Allah Türk’e yâr olsun,
Turan iller vâr olsun,
Bir turkuaz şafakla;
Kerkük bahtiyâr olsun…
NEJDET KOÇAK ve bilcümle şühedâ için El-Fâtiha…
*
Dr. Mehmet GÜNEŞ
***
AY YILDIZLI BAYRAĞIN
MAHZUN BALASI KERKÜK
*
Iraktan “Eyvâh!” dense,
Hüzünlü bir “Âh!” dense,
Kerkük düşer yâdıma
Yâd ellerde, nedense…
*
Oy! Bahtı kara Kerkük,
Düştü bir yara Kerkük,
Hicrânı yüreğimde
Asırlık yara Kerkük…
*
Ayrıyız kaç senedir,
Hasretin hükmü nedir,
Sınırlar boynumuzu
Sıkan bir mengenedir…
*
Zâlim elinde Kerkük,
Hoyrat dilinde Kerkük,
Yarım kalmış sevdâdır
Türkmeneli’nde Kerkük…
*
Dinmiyor gönül sızım,
Derdimiz büyük bizim,
Herkesin hâmisi var
Neden ben sahipsizim.
*
Her dem ağlayan Kerkük,
Yürek dağlayan Kerkük,
Üvey evlât değildin
Şimdi ağla, yan Kerkük.
*
Ağıt saklı sözlerim,
Bulut yüklü gözlerim
Men Kerkük’te yıllardır
Al bayrağı gözlerim…
*
Sadâkatli yâr Kerkük,
Tâlihsiz diyar Kerkük,
Muhabbetin kalbimde
İnanmazsan, yar Kerkük…
*
Hep Türk’ü anan gardaş,
Aşk ile yanan gardaş,
Düşlerine kar yağıp
Sıcakta donan gardaş…
*
Yaralı yaslı Kerkük,
Çilesi paslı Kerkük,
Sevdâsı tarih boyu
Oğuz’a yaslı Kerkük…
*
Gönül dağında hüsran,
Bağdaş kurmada isyan,
Ankara duy sesimi
Kerkük dünden perişan…
*
Kalpteki ülkü Kerkük,
Dildeki türkü Kerkük,
Bağrına taş basar da
Terk etmez Türk’ü Kerkük…
*
Umduğun destek kimden,
Utanırım kendimden,
Gölge vermeyen dağın
Hüznü çıkmaz içimden…
*
Yan, için için Kerkük,
Yalnızsın niçin Kerkük,
Şimdi kara yazının
Derdi kim için Kerkük…
*
Hükmederse haksızlar,
Göz ağlar, vicdan sızlar,
Türk’ü yok etmek ister
Kerkük’te vicdansızlar…
*
Kefen biçilen Kerkük,
Kanı içilen Kerkük,
İblis’in tezgâhında
Dörde biçilen Kerkük…
*
Dilsiz, sağır, kör dünya,
Mazluma nankör dünya,
“Mum kimin yanar Kerkük”
Türk’e bakar-kör dünya…
*
Civan yatağı Kerkük,
Yârân otağı Kerkük,
“Özüm özüne gurban”
Vatan toprağı Kerkük…
*
Baharda geldi hazan,
Tekrar kuruldu mîzan,
Vakit, karar vaktidir
Bıçak sırtında zaman…
*
Yetim kalan yer Kerkük,
Yardıma gel! der Kerkük,
Kerkük ağyâr elinde
Bu dert beni yer Kerkük…
*
Kerkük zulüm çarkında,
Kılıç paslanır kında,
Kerkük tarumâr olur
Korkarım çok yakında…
*
Türkmen kal’ası Kerkük,
Türk’ün sılası Kerkük,
Ay-Yıldızlı bayrağın
Mahzun balası Kerkük…
*
Dr. Mehmet Güneş