Çalışmak; sıkıntı çekmek, güçlüklere göğsü germek, yorulup emek vermek, uğraşıp didişmektir.

İnsan fıtratı gereği çalışkan bir varlık olmak zorundadır. Çünkü akıl, irade, karar, fikir gibi özelliklerin insana has olması ona mükellefiyet yüklemektedir.

Kısacası çalışmak insandan ayrılmaz bir vasıftır.

İnsanın hayatı sürekli olarak mücadeleyle geçer. Bu mücadele hayatta kalma ile başlar ve geçim derdiyle devam eder. Kısacası insanoğlu çalışmak zorundadır hayatı boyunca…

Başarı; belirli bir hedefe ulaşma veya istenen sonucu elde etme durumudur.

Başarı, birçok farklı alanda ve düzeyde ölçülebilir. Örneğin akademik başarı, spor başarısı, iş başarısı, sanatsal başarı vb.

Başarıya giden yolda en önemli faktörlerin başında disiplinli sürdürülebilir çalışma gelmektedir. Çalışma, başarının en önemli şartlarından birisidir belki de ilkidir. Çalışmadan, çabalamadan yol almak mümkün değildir. Büyük eserler, projeler hep yoğun çalışmaların ürünüdür. Gece gündüz demeden, yılmadan çalışarak, terleyerek, uykusuz kalarak, sosyal yaşantıdan fedakârlıklar yaparak ancak başarı gelir. Yoksa televizyon başında dizileri takip ederek, sokaklarda ya da kahvelerde boş boş oturarak, kendimizi eğlenceye vererek, kız ya da erkek peşinde koşarak, saatlerce süslenerek, diskoda ve barda zamanımızı geçirerek başarı gelmez elbet.

Hemen pes edip, başladığınız işi yarıda bırakmamalıyız. İşimizi yaparken önümüze çıkacak engelleri aşmak kolay olmayacak elbet. Unutmayalım ki en önemli başarılar, en zor engelleri aşarak elde edilir.

Selçuk Bayraktar’ın zor şartlar altında İHA ve SİHA’yı yaptığını biliyoruz. Çok engeller çıkarılmasına rağmen yılmadan ve usanmadan çalışarak, mücadele ederek ve engelleri aşarak dünyanın en iyi İHA ve SİHA’sını yapmıştık. Ülkemizin savunma sanayisini üst seviyeye çıkarmıştır. Bu silahlar ordumuza güç katmış, PKK-YPG terör örgütünün ve diğer düşmanların korkulu rüyası olmuştur.

            Ben bu işi başaracağım, dediği içinde hedefine ulaşmıştır.

            Başarılı olmak için sabırda önemli bir etkendir. Başladığımız işimiz zor ve uzun süreye yayılabilir. İşte o zaman sabırlı olmalıyız ki işimizi tamamlayabilelim.

            Meşhur alim İbni Sina, tahsil hayatının ilk yıllarında matematik derslerini pek kavrayamıyor ve bu derse bir türlü akıl erdiremeyeceğini düşünüyordu. Oysa o, on yaşında Kuran’ı ezberlemiş, on sekiz yaşına kadar ise devrinin bütün ilimlerini en iyi seviyede okuyup öğrenmiş, daha sonra ise yüzlerce asrı etkileyecek ilmi buluşların sahibi olmuştur.

            Bu büyük alim bir gün kırda gezerken bir kuyu görmüş. Kuyunun ağzındaki mermer bilezik, kovayı çeken ipin sürtünmesinden dolayı yarıklarla dolmuştu. Daha çocuk yaştaki İbni Sina gördüklerinden etkilenmiş ve kendi kendine söyle düşünmüş: “İp gibi yumuşak bir cisim, nasıl olur da mermer gibi sert ve çetin bir taşı böyle keser. Demek ki, zorda olsa bir işi başarmanın sırrı azimli olmak, gayret göstermek, sabır ve sebatla çalışmaktır. Bende işte bunu yapmalıyım.”

Dinimizde çalışılmasını, zaman ve insan gücünün değerlendirilmesini övmüş, tercih etmiş ve emeğe değer vermiştir. Tembelliği ise devamlı yermiştir. Çalışanlar Allah’ın sevgili kulları olarak görülmüştür.

Bir ülkenin veya bir toplumun kalkınması, ilerlemesi çalışma temposunun hızına bağlıdır. Bu nedenle İslam dininin insanlardan çalışmayı istemesi kalkınmanın ve ilerlemenin itici gücü olmuştur. Müslümanlar çalışınca kalkınmışlar ve medeniyetler kurmuşlardır.

Dinimiz; tembelliği, zamanı boşa harcamayı ve yerinde saymayı ise hoş görmemektedir.

Çalışmak, hayatımıza huzur ve bereket getirir. Allah’ın verdiği aklı, bedeni ve yüreği kullanarak, O’nun razı olacağı işlerde çalışmak kul için şereftir. Mümin, sürekli kendini yenilemeli, “iki günü eşitse zararda olduğunu” bilmelidir.

Dinimiz, tembelliği, sorumsuzluğu, çalışmadan kazanmayı hedefleyen her türlü sahtekârlık girişimini yasaklar. Toplumun ahlâkî değerlerini hiçe sayarak güven ve huzurunu bozan rüşvet, tefecilik, stokçuluk, karaborsacılık, uyuşturucu, zina, soyunarak kazanma, kabalık-tehdit ile elde edilenler ve alışverişte hile gibi haksız kazanç yollarına kesinlikle izin vermez.

Rezzâk olan Rabbimiz, yediğimiz her lokmayı, içtiğimiz her yudumu, havayı, ekmeği, suyu bizlere lütfedendir. O, sonsuz ikram sahibidir. Bizler, “Yâ Rezzâk!” dediğimiz zaman bilir ve inanırız ki, Allah ruhumuzun da bedenimizin de gıdasını verendir ve O, rızkımıza kefildir. Mümin olarak bize düşen, rızık elde etmek için helâl yollarla çalışmak, temiz ve nezih olan kazancın peşinde koşmaktır. Sevgili Peygamberimiz bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Hiç kimse Allah’ın kendisine takdir ettiğini elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Helâl olanı alın, haramdan kaçının.”

Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır ve çalıştığını da görecektir.”

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadis-i şerifte ise şöyle buyuruyor: “Allah Teâlâ, birinizin yaptığı işi en güzel şekilde yapmasından memnun kalır.”

Çalışma hayatında dürüstlük, adalet, hakkaniyet gibi erdemler yaşatılmalıdır. Torpil, haksızlık, rüşvet gibi haramlardan da uzak durulmalıdır. 

Çalışmak hem dünya için hem de ahiret için olmalıdır.  Nasıl bu dünyada geçimimizi sağlamak ve muhannete muhtaç olmamak için çalışıyor isek öbür dünyaya da hazırlıklı olmalıyız.

Günümüzde helal ve harama uyma oranı azaldı maalesef… Müslümanca yaşamazsak eğer olup olacağı bu elbet…

Değerli kardeşlerim çalışırken helal ve haramı mutlaka gözetmeliyiz. Helalinden var iken haram ve günaha niçin davetiye çıkaralım?

Bugün çocuk katili İsrail’in Gazze’de, Batı ve ABD’nin diğer İslam ülkelerinde yaptıkları katliamlar ortada iken Müslümana tembellik ve geri kalmışlık yakışır mı? Onun için ben Müslümanım diyen çalışmak ve başarıyı yakalamalıdır mutlaka… Bize tarihimizin yüklediği görevi de ele alacak olursak daha çok çalışmamız gerekmektedir. Müslüman ülkelerinin işgal edildiği çocukların ve kadınların katledildiği günümüzde atamız Osmanlı gibi Müslümanların hatta dünyadaki bütün mazlumların bize ihtiyacı var.

Dört bir yanımızın düşmanla çevrildiği coğrafyamızda da ilim, bilim ve teknoloji alanlarında en önde olmak zorundayız.

Bunun içinde çocuklarımızı geleceğe göre yetiştirmeliyiz.

Bize düşen de çalışmaktır değerli kardeşlerim.

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy;

Kim kazanmazsa bu dünya da bir ekmek parası,

Dostunun yüz karası, düşmanın maskarası,

Kuzum ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak?

Ayıp, dilencilik, isterken el, yürürken ayak.

Günümüzde gençler okumadan, çalışmadan, çabalamadan, yorulmadan ve kısa süre içinde çok para kazanmak istiyorlar. Onun içinde mutlu değiller. Değişik yollara sapıyorlar maalesef…

Çobanda olsan, inşaatta çalışsan da, bilim adamı da olsan, en yüksek mevkilerde de olsan helalından çalışmak en büyük başarıdır.

Çalışmanın ayıbı da olmaz velhasıl.

Gençler; sakın ha sakın harama yönelmeyin ve ahireti unutmayın.

Gençler sizlere kendimden örnek istiyorum. Anne ve babamı 3 ay arayla 13 yaşında iken kaybettim. Geceleri sokaklarda kaldığım günlerde oldu. Beş yıl boyunca matbaada çalıştım sadece karın tokluğuna… “Sadece karın tokluğuna, beş yıl çalışılır mı?” diyenleri duyar gibi oluyorum. Atalar boşuna mı demiş, “Boş oturma, bedava çalış,” diye. Karın tokluğuna çalışmamın sayesinde bir meslek öğrendim. Askerliğimi rahat yaptım ve işe girdim. O mesleğimden dolayı yazarlık yapıyorum. Muhannete muhtaç olmadım. Beni kahve köşesine,  sokaklarda başıboş gezmeye ve başka kötü işlere yönelmemi de engelledi.

Lise birden ayrılmıştım. Liseyi bitirdim. 2 yıllık Halkla İlişkiler ile 4 yıllık İşletme bitirdim. Daha sonra müstahdem kadrosundan memur, şef, ilçe müdürü ve il müdürlüğüne kadar yükseldim. Devlet memurluğumun 20. yılında müdür olabildim ancak… Hepsini de sınavlara girerek kazandım. Çocuklarım o zaman küçüktü. Sırtımda, başımda geze geze çalıştım derslere.

Bu anlattıklarım, uzun ve meşakkatli bir yolculuk sonunda elde edilen kazanımlar. Demek istiyorum ki her şey bir anda elde edilmiyor. Bir anda elde edilen şeylerin hem tadı hem de tuzu olmaz, çabucak da uçup gider elinizden.

İlçe müdürlüğü sınavın da 3 boş kadro vardı ama benden başka giren de yoktu. Arkadaşlar “senden şanslı kimse yok, kesin senin müdürlüğün,” dediler. Rakibim yoktu ama 70 puan alamadığım zaman kazanamıyorum. Arkadaşlara, “Hayır, rakibim varmış gibi çalışacağım,” dedim. Öylede yaptım. Ve sınavı kazandım.

Kısacası; çalışmak, çalışmak, çalışmak ve başarı gençler… Başarının ardından da mutlu olmanın peşinde olunmalıdır. Başarılı olmak bizi mutlu ettiği kadar etrafımızdaki insanları da mutlu etmelidir.

            Çalıştığımız yerlerde insanları aldatmaya ve kandırmaya yönelik bütün hareketlerden de uzak durmalıyız. Dürüst olmalıyız. İşimizi sevmeliyiz. Bunlar da başarının etkenlerindendir. Bu şekilde çalışarak başarılı olmak bizi mutluluğa da götürecektir. Mutlu birey, mutlu toplum demektir. Ve ahlaklı nesil demektir.

            Tolstoy : “Cahilde eksik olan akıl değildir, o kurnazdır; eksik olan ahlaktır. Cahil, güçlüdür. Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötü insandır.”

Kendimizi düşünürüz ama başkalarını da göz ardı etmemeliyiz. Çalışıp, başarılı oldum. Kendim kazandım, başkaları beni alakadar etmez dendiğinde bütün yapılanlar boşa gider. Çünkü kazandığın malda fakirin hakkı vardır.

Emrimiz altındakileri hor görmemeliyiz ve iyi davranmalıyız. İnsanlara yardımcı olunmalı, zorlaştırılmamalı ve kolaylaştırılmalıdır.

Çalışanlarda işyerlerinde özveri, azim ve gayretle çalışmalıdır. Buna kazandığının hakkını vermek derler. Hayat boyunca buna riayet edilmelidir. Çünkü alınan paranın helal ettirilmesi gerekmektedir.

Değerli kardeşlerim; bize düşen hangi iş yapıyor olursak olsun, en iyisini yapmaya çalışmalıyız. Martin Luther King’in dediği gibi: “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michael Angelo’ın resim yaptığı, Beethoven’ın beste yaptığı veya Sheakspear’in şiir yazdığı gibi süpürün.”

Güneş olamazsan yıldız ol. İster büyük ister küçük…

Yalnız, her zaman en iyi ol.

            En büyük rütbe ve makam insanın geçimini helalından sağlamasıdır.

Çalışmamanın bahanesi olmaz.

Onun için çalışmayı ihmal etmemeliyiz. 

*

MEHMET GÖREN