“Küller küllere karışsın…Armagedon” isminin kökeni Tevratta ve İncilde geçer:
“Bütün ordular toplanacak, Yerler Sarsılacak, giysilerini çıplak bırakmayacak ve ayıp yerlerini görmeyecek. Ve onları Armagedon Dağı denilen yere toplayacak.”
— Yeni Ahit, Yuhanna, Bölüm 16, 14
Son dönemde İsrail’in eylemlerini anlamlandıramayanlar olabilir. Her topluluk birbirinden farklı yaklaşımlarla olayı kendilerince yorumlama çabası içindeler.
Büyük kitleler psikolojik harpden bihaber gözüne ışık tutulmuş bir tavşan gibi kim nereye ışık tutarsa oraya bakıyor. Savaştan rahatsız olan duyarlı insanlar futbol taraftarı gibi bir araya geliyor, amigo marşı söyler gibi konuşan adamları dinliyor. Herhangi bir değişim olmadan dağılıp gidiyorlar.
‘İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse diğerine sağır…’
Öncelikle, insan bir coğrafyaya veya bir maddeye hükmetmek-söz geçirmek istiyorsa önce onu keşfetmesi-anlaması gerekir. Haritası olmayan bir gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez.
Bu yüzdendir ki Fatih Sultan Mehmet çocuk yaşta Latince öğrenmiştir. Birçok dil ve bilimde kendini geliştirmiştir. Fethedilecek yerlerin dillerine ve kültürlerine hakim olmuştur. Hatta Bosna’da halka kendi dillerinde hitap etmiş halkın gönlünü kazanmıştır. Bu nedenle Konfiçyüs ‘Çocuğunu eğiten düşmanını yener.’ der.
İsrail’i bu gün idare eden Siyonist zihniyeti anlamadan İsrail’in bu günkü eylemlerini anlamlandıramayız.
Bu gün İsrail’i yönetenler müthiş travmalar yaşamış bir neslin çocukları ve torunlarıdır. İsrail, Hitler’in toplama kamplarından, Stalin’in kolhozlarından çıkmış bir kuşağın kurduğu ülkedir. Bu günkü İsrail yönetimi 1950 den beri neredeyse her gün savaş halinde bir topluluk…
İsrail’i anlamak için önce inançlarını, beklentilerini anlamak ve tanımak gerekir.
- Dünya savaşını göz ardı ederek şu anki yaşananları anlamlandırmak pekte mümkün olmayacaktır. 2. Dünya savaşı bir düzen doğurmuştur. Dünyada 5 nükleer güç hükmetmektedir. Eğer yeni bir düzen isteniyorsa mevcut düzeni değiştirme gücü ve inancına sahip olunması gerekir. Aynı zamanda ödenecek bedeli de göze almak gerekir.
İsrail yönetimi özeline dönecek olursak, bu günkü İsrail’i /Ezoterik/ yani gizemli kehanetlere açıkça inanan bir grup idare ediyor. Aşırı sağcı Likud Partisi kendilerini teokratik yani din kuralları ile yönetilen bir devlet olarak gördüklerini ifade etmektedirler.
Siyonist-Yahudi inançlarına göre bir gün çok büyük bir savaş çıkacak(Armagedon) ve gökten bekledikleri Mesih inecek. Yahudilikte Mesih inancı bağlamında bir çok kehanet ve hedef öne sürülmektedir.
Şu anki İsrail başbakanı Benjamin ‘Bibi’ Netanyahu kendini Armegedon savaşını getirecek seçilmiş kişi olarak görüyor. Denebilir. Bu savaşın sonunda İsrailliler Kızıl boğayı kurban edecekler, Hazreti Süleyman’ın kayıp sandığını bulacaklar, Sion Dağında(Mescidi Aksanın Olduğu Tepe) Süleyman Tapınağını inşa edecekler. Bu şekilde Vaadedilmiş Topraklarda Büyük İsrail’i kuracaklar. İsteyenler bu hususta daha da derinlemesine araştırabilir.
Ezcümle, bu gün İsrail yönetimi yaptırımdan, protestodan vs. anlayacak bir yönetim değildir. Öyle bir dünyada yaşamıyorlar.
Zaten istedikleri savaş çıkarmak olan bir topluluğa savaş bitsin demek bir aymazlık örneğidir denebilir.
Hakeza bir başka paradoks ise İran yönetiminde tezahür etmektedir. İsrail’in Mesih beklentisi kadar Şia’nin aşırı uçlara varan Kayıp İmam ve Mehdi beklentisi de abestir. Yec’üc Mec’üc’ten Deccale, İslam dünyasının içine akan onca İsrailiyata kıyamet öncesi inanışlar silsilesini de dahil edebiliriz. İman’ın şartları arasına Kayıp İmam’ı da ekleyen Şia yönetimi her an ateşe benzin dökebilecek derecede ilizyona dalmıştır. Denebilir.
Bu iki (aşırı) zihniyet arasında Türkiye akılcı olmak zorundadır. Tarihin bize yüklediği misyon ve anlayış Sırat’ı Müstakimdir yani orta yoldur. Denebilir.
Kahvehane köşelerinde asarız, keseriz muhabbetlerini eski kabadayılar yapabilir. Fakat toplum ve onu yönetme gayesinde olanlar, geçmişin birikimi ve geleceğin sorumluluğu ile hareket etmelidir. Yoksa söylenen sözlerin gelecekte de bir ağırlığı olmayacaktır.
Peki ne yapılabilir. İsrail’e karşı nasıl önlemler alınabilir?
İsrail bu gün dünya ekonomisinin kilit noktalarında güçlü ve etkin bir ülkedir. Dünyadaki en büyük endüstrilerden ve finans kurumlarından çoğu ya bir Yahudiye ait yada kurucusu Yahudidir.
Facebook, Instagram, Whatsapp gibi uygulamaların Ceo ve kurucusu Mark Zuckenberg, Google kurucusu Sergey Brin, Telegram’ın sahibi Pavel Durov , Marvel Sinema Endüstrisinin kurucusu Martin Lieber Yahudi iş insanlarından bazılarıdır. Daha sayamayacağım yüzlerce sektörde bebek mamasından deterjana Yahudi Sermayesi hakimdir.
Yalnızca ticari alanlarda değil bilim, sanat ve siyaset dünyasında da çok etkin oldukları aşikardır. İsrail’de yerleşimciler olarak adlarını duyduğumuz 50-100 kişilik topluluklar Kibbutz adını verdikleri küçük yerleşim birimlerinde milyonlarca dolarlık işletmeler kurmaktadırlar.
İsrail toplumunun çok çalışkan olduğunu kabul etmeliyiz.
İsrail’in hakim olduğu sahalarda yerli ve milli çalışmalar yapmalıyız. Hadi İsrail ürünlerini boykot ediyoruz denildiğinde ülkemiz ve bizim gibi düşünen ülkelerdeki insanlara alternatif ürünler ve hizmetler sunabilmeliyiz.
Finans, Medya, Bilişim, Güvenlik ve daha birçok alanda İsrail kadar etkin olmalıyız. Amerikan senatosunda konuşan kaç yabancı başkan vardır? En az İsrail kadar siyasi gücümüz olmalı. En az İsrail’in sahip olduğu kapasitede gerekirse nükleer anlamda silahlı gücümüz olmalı.
Ki İsrail’e söylediğimiz sözlerin bir yaptırımı olsun. Yoksa havanda çok su döveriz.
Bir de şunu hatırımızdan çıkarmamalıyız. Yahudiler, Avrupa’dan ve İspanyadan tarihin farklı dönemlerinde Osmanlıya ve Türklere sığınmışlardır.
Biz ırkçı veya antisemitist bir millet değiliz. Tüm dünyada şu anki İsrail yönetimine karşı çıkan Yahudiler olduğu da görülmektedir. Türk milleti mazlumun yanındadır. Dün Yahudiler mazlumdu katlediliyordu. Kapımızı açmıştık. Ama bu gün Yahudiler zalimlik yapıyor. Bizim düşmanlığımız kişilere veya gruplara değil eylemlere karşıdır.
Şu anki Siyonist yönetimin amacının büyük bir savaş çıkarmak olduğunun bilincinde olmalıyız. Eğer İsrail’e söz geçireceksek önce onları tanımalı ona göre davranmayı öğrenmeliyiz. Kısaca değişim orada değil burada başlamalı.
*
Murat ÇOLAK